Eğer yapılanlar hedefe yakınlaştırmıyorsa,
hedef değildir aslında yanlış olan,
yaptıklarındadır insanın doğruyu içermeyenler,
Doğum ne güzeldir,
sıfır doğarız,
sıfır gideriz uzunca süre,
ağlarız,
yemek isteriz, kucağa alıp severler çoğu zaman, susmamızı beklerler,
elimizi yakarız belki de dokunmamamız gerekene yakınlaştığımızda
yürekler yakar, hem ağlar hem ağlatırız bazen de bilmediklerimizle
uyumayız anlatamadıklarımızla
uyutmayız kolayca yapamadıklarımızla
doğum ne güzeldir,
hiçbir şey bilmeyiz de,
öğrenemeyiz de uzunca süre,
gözlerimiz bile açılmaz bir zamana kadar,
Duyar da anlamlandıramayız,
ne de onlar anlar anlatmaya çalıştıklarımızı,
doğum ne güzeldir,
doğru olmayanların içinde boğuşup durur da,
doğruyu ararız,
aslında aramayız da belki,
ama deneriz,
Elimiz yanar da o kızgın sobada,
yine dokunmaya çalışırız,
bir kaplumbağa misali
sonu gözükmeyen yola çıkar da,
bir saniye durmayız,
Konfüçyus’un dediği gibi;
Hiç durmadığımız sürece ne kadar yavaş gittiğimizin önemi yoktur…
Belki bir ömür alır hedefe ulaşmak,
çoğunda ömür bile yetmez,
ama yürür,
bir an şüphe etmez,
hızla geçen arabaların ortasına atarız kendimizi bir kaplumbağa misali,
Ne demiştik;
Eğer yapılanlar hedefe yakınlaştırmıyorsa,
hedef değildir aslında yanlış olan,
yolunu değiştir,
kızgın güneşin ortasında, hızla geçen arabaların arasında yaşamı dahi ölüme değiştir de,
Hedefini baki tut…
Ne kendini, ne hedefini,
yaptıklarını değiştir,
Ne güzeldir doğum,
ölüme gideceğini bilirsin de,
denemekten vazgeçmezsin,
Ne güzeldir doğum,
Ne güzeldir ölüm,
Ne güzeldir ikisi arasında kalanlar…
Yorum Yok