Browsing Category

Çökmüşlükler

Çökmüşlükler

İçimizdeki cam kırıkları

İçimizde cam kırıkları biriktirerek büyüyoruz,
Ölüyoruz, ölüme yaklaşıyoruz mu demeliyiz belki de,

Başka hayatların hayallerini kurmanın heyecanı, bir o kadar da gerginliği ile geçiyor zaman,

Bir yaşa geliyorsun ki, artık başka hayatların sadece hayal olarak kalacağından emin oluyor insan,

İçindeki cam kırıklıklarını görmezden geliyor,

Yok sayıyor,

Mutluluğu bulduğunu sandığı en rahat anında derin bir nefes alırken, kalbinde hissettiği dayanılmaz cam kırığı batmasının etkisiyle fark ediyor, kaybettiği yanlarını…

Her bir hayal kırıklığını bir nevi mezar taşı gibi cam kırığı olarak içine gömmüş insanoğlu, çaresizliğinde boğuluyor.

Farklı bir hayat hayal ediyorum” ile başlayan cümlelerin,
Farklı bir hayat hayal ederdim”e dönüştüğü zamanlarda

Simsiyah boyanmış küçük hücresinin duvarlarını farklı renklere boyamaya çalışarak mutlu olacağını sanıyor,

Gerçek şu ki, hiçbir renk hücrene ne bir cam ekliyor ne de duvara çizdiğin kapı, seni dışarıya çıkarıyor.

Boyamayı, çizmeyi de bırakıyorsun bir süre sonra…

Çökmüşlükler

Tekrar eden bir ızdırap ve umut…

Gecenin çukurunda, tam da uykuya dalmanın arefesinde,

ya da her sabahın ilk ışıklarında göz kapaklarımı açma esnasında,

zihnimin ilk misafiri olurdun bir zamanlar,

hayallerim, gözlerime misafir olmanı beklemenin coşkusunu yaşardı,

 

Işığın her gün -aralıksız- geceye yenik düşmesi gibi ızdırap verici,

gün doğumunu beklemenin bayram sabahı heyecanı ve umudu gibiydi sana aşkım

 

Tekrar eden bir ızdırap ve umut…

 

 

Çökmüşlükler

Havaya cemreler, içime hüzünler düşüyor bugünlerde!

Havaya cemreler, içime hüzünler düşüyor bugünlerde!
Bahar’ı en derinden hissetmek varken,
Sonbahar’ın gittikçe grileşen,  ağaçları öldüren, yaprakları döken, güneşi küstürüp, karanlıkları çöktüren bir virüsü yayılıyor içimde.
Ahmet Kaya çalıyor kulaklarımda, bir “yakarım geceleri” diyor, bir “yitirdim bahçeleri”…

Sahi insanın içindeki bahçeleri yitirmesi ne acı..
O bahçeler değil midir içinde yeşilliği, kuş seslerini, çocuk koşuşturmalarını, salıncakları, uçurtma uçurmaları barındıran?

Sonbahar çöküyor,
Umut beslemek varken, her yeni sigaramda biraz daha katran biriktiriyorum içimde…

Umutlarımı toprağa gömdüm,
Uzandım üzerine,
Gittikçe grileşen içimde şarkılar mırıldandım,

 

“Denizlerde dalgalandım taşları oymak için
Doruklara sevdalandım ışığa doymak için
Irmaklarda durulandım dağları duymak için

Şarkılar gelir geçer bir heceden bir heceye
Yüreğim yare yare yankılanır bin acıya
Gün olur ufalanır karanlıklar bin parçaya
Gün olur ufalanır karanlıklar bin parçaya

Ahmet Kaya”

 

Sonbahar’ın her bir yağmur damlası toprağı doyuruyor,
Gömdüğüm umutlarımı filizlerindiriyordu,
Ben bilmeden…

Bir gün…
Güneşin yakıcı ışıkları altında uyandım uykumdan,
Yemyeşil kaplamış her yeri umutlarım,
Kuşlara selam etmiş,
Cıvıltılar sarmıştı bahçemi…

Çökmüşlükler

Ölü insanlar görüyorum!

Ölü insanlar görüyorum,
hayatlarından vazgeçmiş,
hayallerini rafa kaldırmış,
geçmişinden kopmuş,
yaşadıklarını unutmuş,
kalbi kurumuş,

Yalnız insanlar görüyorum,
mutlu olduklarını sanıyorlar,
gidiyorlar olmadık zamanlarda,
dost değil, anı biriktiriyorlar,
gelecek değil, geçmiş inşa ediyorlar,

Düşünceli insanlar görüyorum,
kendi içinde boğulan,
hep kendilerine isterken,
dışarıya kapalı kalan,

Donuk insanlar görüyorum,
suskunluğu benimseyen,
beklemeyi hareket etmek sanan,
hayat ışıklarıyla beslenip,
çevresindeki tüm ışıkları emen,

Seven insanlar görüyorum,
giden,
gitmeyi, kalmanın ötesinde gören,

Cesur insanlar görüyorum,
ölümü yaşama tercih etmiş,
kalabalıklar arasında yalnızlığına gömülmüş,
düşüncelerinde kaybolurken, donup kalmış
sevdiğini sanarken, sadece tüketmiş.

Kendini sandığından hep farklı yaşayan, hep farklı görünen!

Çökmüşlükler

Bazen söylenecek çok fazla söz yoktur.

Bazen söylenecek çok fazla söz yoktur. Gözlerini kapatmalı, sadece dinlemelisin Barış’ı!

Hatırlarım bugün gibi sessiz geçen son geceyi
Başın öne eğik bir suçlu gibi bana verdiğin hediyeyi
İki küçük kol düğmesi bütün bir aşk hikayesi
İki düğme iki ayrı kolda bizim gibi ayrı yolda

Akşam olunca sustururum herkesi her her şeyi
Gelir kol düğmelerimin birleşme saati
Usul usul çıkarır koyarım kutuya yan yana
Bitsin bu işkence kalsınlar bir arada

Heyhat sabah gün ışıldar yalnız gece buluşanlar
Yaşlı gözlerle ayrılırlar düğmeler gibi
Bizim gibi bizim gibi ayrılırlar bizim gibi ayrılırlar

Çökmüşlükler

Derlemeler

Bazen çok özlüyorum,
Günler geri getirilemez belki ama yeniden yaşanabilir,
Ama insan bazı hisleri kaybedince içinde,
İşte o zaman eksik olduğunu hücrelerine kadar hissediyor insan

Bazı ödüller çok ağır,
Sanki çok güzel gibi görünür ya dışarıdan,
Aslında neler vermişsindir içinden, en derinlerinden…

Gitti…
Hiçbir şey demeden gitti,
Belki bir kelime dahi hafifletebilirdi yükümü,
Ama hiç bir şey demedi,
Gitmesi gerekiyordu belki de, bilmiyorum…

Gördüm -onu-
Duydum -sesini-
Sevgim -gülüşünü-
Yaşadım -sevgisini-
Hissettim -yokluğunu-
Bekledim -gelişini-
Öldüm -onsuz-

Hiçbir şey söylemeyecek misin? -dedim-
Yok -dedi-
Haklıydı belki -kendince-
Yaşama umudumu yeniden kazanabilirdim -tek bir cümlesiyle-
Ama -demedi-
Sessizce -bekledi-
Döndü -gitti-
O bunu çok iyi yapardı -gitmeyi-

İyi misin derdi hep
Değildim -bilirdi-
Biliyordu o da -aslında-
Ama -gitti-
Yarım kaldı -cümlelerim-
Kaybettim -hislerimi-
Dolmadı bir daha -boşluklarım-
Sadece -sustum-
Hiç susmuyordum aslında -içimde-
Ama duymadı -hiç kimse-
Anlamadılar, anlamıyorlar -biliyordum-
Anlatsam da -değişmezdi-

Bir kış akşamıydı
Yürüyordum sanırım
Ne düşünüyordum hatırlamıyorum
Hissettiğimi hatırlıyorum
Bir boşluk oluşmuştu içimde
Anlamıyordum
Geçecek sanıyordum
Dolacaktı illa ki
İçinde bir boşluk ile nasıl yaşardı ki insan
Her anın bu hisle geçmesi imkansız -gibiydi-
-dolmadı-

Sen benim en iyi arkadaşımsın
-demeyeli o kadar çok zaman oldu ki-
Aslında hiç dememiş bile olabilirim -bu cümleyi-

Ağlamak ne zor -gelirdi-
-değilmiş-

Çökmüşlükler

Belki bir gün dönecekti… Bekledim!

Anlatsa dinlerdim, çözüm bile bulurduk belki de.
Susmayı tercih etti önce,
sonra gitmeyi…
Gitmelere alışmıştım, yadırgamadım,
Sadece sorularıma cevap bulamamak incitmişti yüreğimi…
Seviyor muydu?
Ne istiyordu?
Yanlış olan neydi?
Neden bu duruma gelmiştik?
Neden kaçıp gitmeyi seçmişti ansızın?
Neden susmuştu?

Kalbimdeki mezarlıkta bir yer daha açtım,
Tüm soruları kefenledim… Gömdüm.
Sorularım! Meraklarım! Kirletmemeliydi duygularımı.
Belki bir gün dönecekti…
Bekledim!